Türkiye’nin bir diğer gündemini de yıllardır değişmeyen Atatürk düşmanlarının ve istismarcılarının eylemleri ile söylemleri şekillendiriyor.

Aslında her iki tarafta birbirinden besleniyor. Aynı Necip Fazıl Kısakürek’in “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın, Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.” şeklindeki sözleri gibi her şey… İstismarcısı olmadan düşmanı, düşmanı olmadan istismarcısı nefes alamıyor.

Düşmanı ayrı iğrenç, istismarcısı ayrı iğrenç…

Her iki tarafın varlığı, Atatürk’ün manevi huzuruna ıstıraptır.

Soyu sopu belirsizler, ahlakı çürümüşler, beyni kokuşmuşlar Atatürk düşmanlığını onun anne ve babasına varacak kadar aşağılık iftiralarla tatmin etmeye, onun tarihi ve destansı kahramanlıklarını lekeme çalışırken; Atatürk istismarcıları da sürekli ihanetlerini, çapsızlıklarını, yalanlarını, ikiyüzlülüklerini onun ismiyle örtbas etmeye çalışıyor. 

Bu türlerin faaliyeti hiç ara vermeden devam ediyor. Varlıklarını sürekli gündemde tutmak için hiçbir gelişmeyi de kaçırmıyorlar. Malzeme edindikleri son konu, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde gerçekleşen kılıçlı yemin sonrası teğmenlere açılan soruşturma sürecidir. Düşmanları da istismarcıları da karşılıklı kıyasıya birbirini besleyecek üretimdeler.

Milli Savunma Bakanlığı kaynakları teğmenlere soruşturma konusunda "Suç, kılıç çatmak veya “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” demek değil, amirlerin ikazlarına rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik yapmaktır." açıklama yapsa da Atatürk düşmanları ve istismarcıları bu konuyu kendi hedefleri için ranta dönüştürmek için yoğun bir kampanya içerisindeler.

Atatürk düşmanları; onun sembol ettiği milli değerlere, sembollere ve bıraktığı miraslara alerji duyduğundan düşmanlıkları aslında normal bir seyirde ilerliyor. Elbette onların normal seyri bu diye bunlara düşmanlıklarını yaşatma fırsatını verecek değiliz.

Bence “Atatürk’ü çok seviyoruz” maskesi takanlar, açıktan düşmanlık yapanlara göre daha tehlikelidir. Açıktan düşmanlık yapanlar gizlilerine göre daha omurgalıdır. Atatürk ismini “sevgi, bağlılık” sözcükleriyle dillerinden düşürmeyenler ise onun miraslarını ortadan kaldırmak için daha sinsi davranışlar içindeler.

En acı olan da bu sinsi davranışların Atatürk’ün miras bıraktığı CHP içinden organize edilmesidir. Atatürk kim? Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran önder… Peki, CHP’nin ittifak ve iş birliği yaptıkları kimler? Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıdır. Tüm bunlara rağmen CHP’nin başındakiler sürekli Atatürk nutukları atmaktan hiçbir şekilde imtina etmiyorlar.

Hele son günlerde yine soruşturmaya giren teğmenler üzerinden Atatürk nutukları atmaları; onlardaki ikiyüzlülüğü, yapmacık davranışları daha da görünür kılmıştır.

CHP, eylem ve söylemleriyle adeta “PKK’nın militanları” haline döndüğü halde “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganıyla kendini perdelemeye çalışıyor. CHP’nin can dostu ve yoldaşı DEM iken, kim onların “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” gürültüsüne inanır?

CHP bir gün olsun ortaklık yaptığı DEM’e “teröre cephe alın” diyemediği gibi, onların teröre destek olacak birçok eylem ve söylemini de bariz destekliyor.

CHP, teğmenler üzerinden istediği kadar Atatürk nutukları atsın, kokuşmuş sicili yüzünden herkes onların çok samimiyetsiz olduklarını görüyor.

CHP’nin Atatürk sevgisi “Seviyordum öldürdüm” gibi psikolojik rahatsızlık gibidir.

Terör örgütü PKK’nın televizyon kanalına çıkıp “TSK kimyasal silah kullanıyor” iftirasını atan eski Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya topyekün sahip çıkan CHP, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diyebilir mi? PKK-Atatürk arasında tercih yapmış safını terör örgütü PKK olarak belirlemişler. Oradan da ayrılmaya hiç niyetleri yok.

Teğmenlerimizi şehit edenlere dostlar ama teğmenler üzerinden Atatürk istismarı yapmaya sınırsız açıklar. Bu nasıl bir garabet halidir?

Bu ülkede eylem ve söylemleriyle aşağılık bir şekilde Atatürk düşmanlığı yapanlar ile ihanetlerini Atatürk maskesiyle örtmeye çalışanların Türkiye’de Atatürk üzerinden gündem olmalarının önüne geçilmelidir. Çünkü her iki tarafta kirlilik, gürültü, iğrençlik yaratıyor. Atatürk’ü bunların istismar eden riyakâr ve düşmanlık yapan iğrenç dillerinden kurtarmak lazım. Her Türk’ün görevi bu olmalıdır.