Dün, CHP’nin "Cumhurbaşkanı Adayımızı Gel Seç, Tarihe Geç" sloganıyla düzenlediği programı ekranlardan izledim. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için CHP içinde oluşturulan düzenekle önü açılan ve adı adeta dayatılarak işaret edilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu kürsüde konuşurken görünce, refleksle "Helal olsun adama" dedim. Yılların CHP’li yoldaşlarını, devrimcilerini adeta hipnotize etmiş, onları sıraya dizmiş, kürsüden nutuklar atıyordu.
Sağcı Anavatan Partisi'nden gelip solcu CHP’de ilçe başkanı ol, ardından ilçe belediye başkanı, sonra da İBB Başkanı… Üstelik yılların devrimci Kemal’ini devirerek CHP’nin tek hâkimi haline gel! Ekrem İmamoğlu’nun bu hızlı yükselişi, CHP için tam anlamıyla bir trajediye dönüşmüş durumda.
Ancak Ekrem İmamoğlu’nun en büyük başarısı, hiçbir şey yapmadan yolunun sürekli açılmasıdır. Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde adı birçok skandala karışmıştı. Ancak nasıl olduysa, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından İBB Başkan adayı gösterildi ve AK Parti ile MHP’nin karşısında, tüm diğer partilerin ittifak yapmasıyla seçildi. Bir dönem, tabiri caizse, hiçbir şey yapmadan İBB Başkanlık koltuğunda oturdu. İstanbul halkına hizmet etmek adına tek bir somut adım atmadı. Bu nedenle, ikinci dönemi için CHP’liler bile "kazanamaz" diyordu; ancak Türkiye’deki ekonomik sıkıntılar ve iktidara yönelen tepkilerle yeniden seçildi. Peki hizmet anlamında değişen bir şey oldu mu? Hayır. Yine ortada yok, yine duruyor. Çünkü onun asıl derdi, 2019 yılından beri Cumhurbaşkanı adayı olmak. Attığı her adımı, aldığı her nefesi bu hedef doğrultusunda şekillendiriyor. İstanbul halkı mı? Onun için pek de önemi yok. Ele geçirdiği CHP’de artık tek hedefi var: Cumhurbaşkanlığı adaylığı…
Ekrem İmamoğlu, "Cumhurbaşkanı Adayımızı Gel Seç, Tarihe Geç" toplantısında bol bol kendisiyle örtüşmeyen nutuklar attı. O konuşurken İstanbul’da yine bir İBB otobüsü yanıyordu. Ama onun yanıp tutuştuğu tek şey Cumhurbaşkanlığı adaylığı…
Kürsüde bol bol Atatürk’ten bahsediyor, ancak hayatındaki hiçbir adımı Atatürk’ün ilkeleriyle örtüşmüyor. "Davamız, Türkiye'yi hak ettiği yere yükseltme davası. Davamız, bize dayatılan bu makus talihi yenme davası." diyerek büyük laflar ediyor, Türkiye’yi kurtarmaktan bahsediyor. Ancak iki dönemdir İstanbul’a bir çivi bile çakmadı.
Türkiye’nin en büyük şehrinin belediye başkanı olarak, yönettiği kentin sorunlarına duyarsız kalıyor. Trafik çilesi her geçen gün artarken, altyapı eksiklikleri vatandaşları zor durumda bırakıyor. Deprem riski kapıda, ancak somut adımlar hâlâ atılmadı. İstanbul’un kronikleşmiş problemleri karşısında sessiz kalan bir yönetim anlayışıyla, ülke çapında çözüm üretme iddiası ne kadar inandırıcı olabilir?
Konuşmalarında büyük vaatler sıralasa da icraatlarına bakıldığında ortaya çıkan tablo bambaşka. Halkın gündelik sorunlarını görmezden gelen bir yönetici, nasıl olur da ülkenin geleceğine yön verebilir?
Ekrem İmamoğlu, ele geçirdiği CHP’ye kendini dayatarak Cumhurbaşkanlığı hayali peşinde koşmaktadır. Anavatan Partisi’nden gelip CHP’yi adeta devralması, devrimcileri ve solcuları hizaya sokarak onlara yön vermesi, hangi açıdan bakarsanız bakın, siyasi bir başarıdır. İşte bu yüzden "Helal olsun" sözümü tekrarlıyorum.