Toplumsal vicdan ve ahlaki değerlerimiz, bizi biz yapan temel özelliklerdir. Bu değerler, sadece iyi zamanlarda değil, en zor anlarda bile kendini gösterir. Tarih boyunca Türk milleti olarak, düşmanımızın bile çaresizliğine saygı duyduğumuz, ahlaki çizgimizi koruduğumuz ile övünmüş bir milletiz. Ancak son dönemde siyasi kutuplaşmanın getirdiği nefret dilinin çok acı bir yüzüyle karşılaşmaktayız. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Saraçhane'deki konuşması sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın merhume annesine yönelik edilen ağır hakaretler, toplumsal değerlerimize vurulan büyük bir darbedir.
Bir toplumun seviyesini, o toplumun en zayıf anlarda bile ahlaki değerlerine olan bağlılığı belirler. Siyaset, fikirlerin yarış alanıdır; ancak bu yarışta kazanmak uğruna insanlıktan çıkmak kabul edilemez. Vefat etmiş bir anneye yönelik ağır hakaretler, sadece hedef alınan kişiyi değil, bütün toplumu yaralar. CHP tabanının bir kısmından yükselen bu söylemler, eleştirinin ötesine geçip toplumsal bütünlüğümüze zarar vermektedir.
Geçmişte düşmanımızın annesine bile kötü söz söylemeyi ayıp sayan bir millet olarak, bugün bu denli vicdansız bir dille karşılaşmak utanç vericidir. CHP'nin yönetici kadrolarının bu söylemler karşısında sessiz kalması veya yetersiz tepki vermesi ise bu utanca ortak olmaktadır. Demokrasi, saygı ve hoşgörüyü temel alır; ancak hoşgörü, vefat etmiş bir kadına hakaret edilmesini kapsamaz.
Burada sadece CHP değil, bütün siyasi partiler ve toplumun her kesimi için bir öz eleştiri yapma zamanı gelmiştir. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir, liderlerimize olan sevgimiz veya eleştirimiz değişik olabilir. Ancak insani değerlerimiz, ortak paydamızdır ve bu değerleri siyaset uğruna feda etmek kabul edilemez.
CHP yönetiminin, kendi destekçileri arasında bu tarz hakaretlere izin vermemesi, bu konudaki tutumunu açık ve net bir şekilde ortaya koyması gerekmektedir. Ancak böyle bir duruş, toplumun kalbinde yeniden adalet ve saygı tohumlarını yeşterebilir.
Son söz olarak, bizler Türk milleti olarak sadece siyasi rakiplerimizin değil, bütün insanlığın onurunu korumaya özen gösteren bir medeniyetin mirasçısıyız. Bu mirasa sahip çıkmak, vicdanımızı ve ahlaki değerlerimizi her şeyin üzerinde tutmakla mümkün olacak.