TRT 1 ekranlarında izleyiciyle buluşan "Bir Zamanlar İstanbul", yalnızca bir dönem dizisi olmanın ötesine geçerek derin sosyal mesajlar barındıran, sanatsal yönü kuvvetli ve karakter gelişimi açısından oldukça etkileyici bir yapım olarak öne çıkıyor. 1990’lı yılların İstanbul’unda geçen bu dizi, hem nostaljik atmosferi hem de adalet mücadelesiyle izleyiciyi içine çekiyor. Dizinin başkahramanı Ali Tuna ise, sıradan bir gençten bir halk kahramanına dönüşerek, izleyicilere ilham veren modern bir Köroğlu figürüne bürünüyor. 

Ali Tuna, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde eğitim alan, hayalleri olan bir genç olarak tanıtılıyor. Ancak ailesinin zalimler tarafından uğradığı trajik bir saldırı, onun yaşamını derinden sarsıyor ve hayatındaki tüm dengeleri değiştiriyor. Bu noktadan itibaren Ali’nin karakteri, Köroğlu’nun adalet arayışı ve zalimlere karşı duruşunu hatırlatan bir evrim sürecine giriyor. Zalimlerin baskılarına karşı sessiz kalmak yerine, onlarla mücadele etmeyi seçerek, kendi yolunu çizen bir savaşçıya dönüşüyor. 

Ali Tuna’nın bu dönüşümü, sadece bir bireyin mücadelesi değil, aynı zamanda toplumun içinden çıkan bir kahramanın hikâyesi olarak da yorumlanabilir. Türkiye’nin farklı dönemlerinde halkın içinden gelen adalet savaşçıları gibi, Ali de, zalime boyun eğmeyen ve kendi kaderini kendisi çizen bir figüre dönüşerek toplumun sesi haline geliyor. 

Dizinin sanatsal yönü oldukça güçlü bir biçimde işlenmiş. İstanbul’un 90’lı yıllarını tüm detaylarıyla yansıtan mekân tasarımları, dönemin ruhunu birebir aktaran kostümler ve karakterlerin doğal oyunculukları sayesinde, izleyici tam anlamıyla o dönemin içine çekiliyor. Sinematografik açıdan da oldukça başarılı olan dizi, ışık kullanımı, sahne geçişleri ve duygu yüklü müzikleriyle nostaljik bir atmosfer yaratıyor. 

Özellikle Ali Tuna’nın dönüşüm süreci, sanatsal açıdan çok katmanlı bir anlatımla sunuluyor. İlk bölümlerde sıradan bir üniversite öğrencisi olarak gösterilen Ali’nin, zamanla gölgeler içinden çıkıp bir kahramana dönüşmesi, başarılı bir görsel ve anlatı diliyle işlenmiş. Bu süreçte kullanılan dramatik sahneler, ona yol gösteren karakterlerle olan diyalogları ve zalimlerle yüzleşme anları, izleyicinin onun içsel yolculuğuna tanıklık etmesini sağlıyor.Türk halk edebiyatında Köroğlu, zalim bir düzenin karşısında duran, halkın hakkını savunan cesur bir kahraman olarak bilinir. Ali Tuna’nın hikâyesi de bu noktada Köroğlu’nun modern bir yorumu olarak görülebilir. İkisinin de ortak noktası, bireysel acıların onları adalet savaşçılarına dönüştürmesidir. Köroğlu, babasının zulüm görmesi üzerine bir isyan başlatırken, Ali Tuna da ailesinin uğradığı haksızlıklar sonucunda kendi savaşını başlatıyor. 

Dizinin bu noktada topluma verdiği mesaj oldukça açık: Zalimler her dönemde var olabilir, ancak her dönemde onlara karşı koyan cesur insanlar da çıkacaktır. Bu, hem geçmişte hem de günümüzde Türk toplumunun adalet anlayışını ve direnme kültürünü yansıtan bir anlatıdır. 

"Bir Zamanlar İstanbul" dizisi, yalnızca bir dönem hikâyesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin kolektif hafızasına ve toplumun adalet arayışına ayna tutan bir yapım. Ali Tuna’nın Köroğlu misali halkın yanına geçmesi, adalet için kendi hayatını riske atması, aslında Türk toplumunun tarih boyunca benimsediği değerleri yansıtıyor. Haksızlık karşısında susmayan, adalet arayışından vazgeçmeyen ve dayanışma ruhunu kaybetmeyen bir halkın, kendi içinden çıkardığı kahramanlara duyduğu ihtiyaç burada açıkça ortaya konuyor. 

Dizi, özellikle genç izleyicilere cesaret ve umut aşılıyor. Ali Tuna’nın hikâyesi, bireysel cesaretin ve azmin, büyük değişimler yaratabileceğini gösteriyor. Toplumda adaletin her zaman bireylerin iradesiyle korunabileceği mesajını vererek, izleyiciyi pasif bir izleyici olmaktan çıkarıp, düşünmeye ve sorgulamaya yönlendiriyor. 

TRT 1’in "Bir Zamanlar İstanbul" dizisi, güçlü anlatımı, etkileyici görselliği ve derinlikli karakterleriyle Türkiye’nin kültürel mirasını modern bir anlatıya dönüştüren önemli bir yapım. Ali Tuna karakterinin Köroğlu gibi bir halk kahramanına dönüşmesi, diziyi klasik intikam hikâyelerinin ötesine taşıyor ve ona evrensel bir anlam kazandırıyor. Türk toplumuna verdiği ilham, cesur duruşu ve adalet arayışındaki kararlılığıyla "Bir Zamanlar İstanbul", uzun yıllar boyunca hatırlanacak ve konuşulacak bir yapım olma potansiyeline sahip. 

Bu açıdan TRT 1 Televziyonunu ve yönetmenliğini Metin Günay ve Volkan Keskin'in üstlendiği dizinin senaryosunu ise Mehmet Bozdağ, Birol Tezcan ve Kadir İlter’i ve tüm çalışmada emeği geçen bütün oyuncu kadrosunu tebrik ediyorum.